Kelimede bile asalet yoksa ne oliyim ya.. Nostalji, acaip karizma bi kelime değil mi? Cümle içinde kullanınca bile insan içten içe bi level artışı, bi kültürlülük, bi rutubet kokusu falan hissetmiyo mu? Ne? Rutubet kokusu mevzunun akışını mı bozdu? Bozarsa bozar karşim sanane?? Neyse konumuza dönelim..
70'ler...80'ler...falan beni ilgilendirmiyo tabi. 90'lar...<3 80'lerin anarşisinden uzak, 2000'lerin modernize etme başlığı altındaki yılışıklığı ve yapış yapışlığından uzak, muhteşem bir zaman dilimi..
70'ler...80'ler...falan beni ilgilendirmiyo tabi. 90'lar...<3 80'lerin anarşisinden uzak, 2000'lerin modernize etme başlığı altındaki yılışıklığı ve yapış yapışlığından uzak, muhteşem bir zaman dilimi..
Daha önce de biraz bahsettiğim gibi, mükemmele yakın bir çocukluk geçirdim. Ne bilgisayarımız, ne de telefonumuz vardı.. Derdimiz tabletimizin oyunun ortasında şarjının bitme ihtimalinin olması değildi.. Tek derdimiz sokağa çıkmaktı.. Sokakta, o şarj kablosuna bağlı kalmadan oynayabileceğimiz muhteşem oyunlar, üstümüzü başımızı kirletmek.. Bizim zamanımızda heryerde bu kadar bina vs yoktu tabiki.. Dakka başı bi inşaat olurdu. Her mahallede en az bir tepeleme kum<3 Ah bee, hiç unutmam; bi gün sabah erkenden kalkmışım, camdan dışarı bi baktım, yeni kum dökülüyo.. Töbestt, gözlerim büyüdü sevinçten. Pijamalarımı bile çıkarmadan, terliklerimle sokağa koştuğumu hatırlıyorum.. Kumun en dibinden girip, tepesinden çıkarken duyduğum annemin bağırışları(Merveeeee! Sen ne zaman indun orayaaa, pak bijamalarını bile çıkarmamiş bak!! Kız yukari gel dedum sana!), o sırada kulağıma, o zamanın en hit parçası gibi geliyo tabi ksfjhks.. Bana bisiklet sürmeyi öğreten mahalle abisi(14-15 yaşlarında)..Her bulduğum parayla, kırtasiyeye gidip Memoli ve Yusuf Miroğlu kartpostalları almak.. Gökhan Özen fanı olmak falan sjdhgfj.. Bir de evcilik oynamak vardı ki; aman Yarabbi, bütün aile sırları ortada.. Herkes evde ne görüyosa onu uygulardı :) Ve biraz klişe olucak belki ama bayramları hatırlıyorum.. Yaa kimse kusura bakmasın ama kesinlikle, altını çize çize, tekrar tekrar ve tekrar; nerde o eski bayramlar!? Kurbanlar kapı önlerinde kesilirdi..Çocuklar için kötü bi görüntüydü belki ama, isteyen bakmıyodu zaten ne var kjdfhk.. Tüm kuzenler büyüklerimizle bayramlaşıp, edindiğimiz hasılatlarla, caddedeki pidecide kır pidesi yerdik açık ayranla..Ya insan bu kadar mı sıkılır modernleşmekten arkadaş? Valla beni eski semtlere, eski bayramlara, eski akrabalıklara, eski aşklara yollayın ne olur be..? Fark yok, aşk her zaman aşktır falan demeyin hiç valla.. 80'lerde,90'larda yazılan(80'ler müzik konusunda daha bi favorimdir, Türk Müziği 90'larda gevşemeye başladı biraz:)) o şarkılar, o sözler.. Sonra gel bi de Serdar Ortaç'a bak Allah'ını seversen be kardeşim; fark yok deme valla çarpılırsın mazallah..
Yav inanmazsınız, bu konuyu biyere bağlıycam shjgsd;
Dün arkadaşlarımla kahvaltı yapmaya Karaköy'e gittik.. Salaş yerleri, ara sokakları falan aşırı seven bir insan olarak; Karaköy hiç bana hitap etmedi valla.. Samimi ortam yapıcam diye 3 m2'lik yere kafe yapmışlar; hiç abartmıyorum oturduğumuz masanın tam arkasında wc vardı. İnsanlar girebilmek için bizden müsade istiyolardı, düşünün.. Biz de sözde kahvaltı yapıyoruz!. Çoğu yerin tek kişiye verdiği serpme kahvaltıyı 3kişilik diye verdiler ve sadece ilk çaylar ücrete tabii.. Ve sıkı durun; bu dünyanın en tırt serpme kahvaltısının ücreti 56 tl! Serpme kahvaltısı değil, serçe kahvaltısı mübarek hsgfddfj Hayır Yasemin'i zor kaldırdık masadan. Doymadı zaten kız.. Ben hep ona üzüldüm yağni kjfshds Mekanın adı da "Gakkı" ve güya kahvaltı başlığı altında açmışlar kafeyi.. Hiçbir şekilde gitmenizi tavsiye etmem valla..
Ama gelin görün ki, ordan sonra Balat'ta "Karaköy Kahvesi" diye bir mekana gittik.. Aman Allah'ım, eridim yaa.. Hasta oldum mekana.. Hani bir mekan açsan, nasıl bi yer hayal edersin desen, net burayı anlatırım..
Salaşlığı, retro detayları, renkleri, "müzikleri", içecekleri(ki o kadar kalabalık olmasına rağmen, hızlı güleryüzlü servis ve her daim taze çay)..
12:30 civarı falan gittik ve saatlerce mekanda bulunduk.(ve inanın zor ayrıldım :)) İstanbul'daysanız ya da birgün uğrarsanız mutlaka gitmenizi öneririm..
(Yörük çadırı tadındaki rengarenk çatısı, lezzetli türk kahvesi ve her an taptaze çayı<3)
Tabi bi ara bayaa teçhizatlı bi evlilik teklifi falan yapıldı mekanda; ve 3(ÜÇ) bekar(hafif kalmış) kız olarak, biraz keyfimiz kaçmadı değil.. Hayır bi de kabul edildi yani.. Şimdiki gençlik hemen evet diyo yaa :ss Ne var yani bütün sevdiğiniz arkadaşları toplayıp, iki ağacın arasına taptatlı bir söz yazılan pankartı gerdirip, pastalar, çiçekler(ulan yazarken yoruldum Kitapsız!!) bir de aşkın tamamen maddiyata dayalı olduğunun apaçık kanıtı olan tek taş yüzük aldıysa yani?? Bu mudur yaa??(!) Tamam tamam.. Şuraya mevzuyla ilgili bi fotoğraf iliştiriyorum;
(Zaten pankarttan sonrasına bakmadık biz yaa, garsonlar falan anlattı işte(hayır sanki sorduk(!))... Ay kıskançlık akıyo satırlara adetaa, yeter susuyorum sjhgfjg.. Ayrıntılı bilgi için;http://www.karakoykahvesi.com/default.aspx
)
Daha önce Süleymaniye'deki "Ağa Kapısı" için aynı duyguları beslemiştim.. Ama tabi 2008 senelerindeyken falan.. O zamanlar bilinmiyo pek; en üst katı bayanlara özel ve pencere önüne oturmak için 25 masa ötede oturup, kalkan oldukça seke seke geçmeye çalışmak durumunda kalmadığımız zamanlar..(Ama hala soğuk içecekte, Ağa Kapısı'nın Brownissa'sını tek geçerim(ki zaten başka yerde de yok sanırsam galiba, ondan 'tek' geçiyo olab... ay çeneye bak yaa çeneye bak.. İnşallah bunları kimse okumuyodur ya valla utandım şuvan djsgsjh(utanmadı)))
Neyse ya tamam uzattım biraz..Düşünsenize yaa, tivitırda bunları yazmak istiyorum ve 140 karakterle anlatmam gerekiyo jfgdjg.. Allah'ım iyiki biloggırım yaa hoffff..hadsafhadahadsafhada.. Bir başka amaçsız yazıda daha görüşmek üzre..
(Ayrıca, yeni keşfim olan bu nostaljik şarkıyı da, siz sevgili takipçilerimle(anaa 5 kişi var sadece ya la jgfjsg) paylaşmak isterim;https://www.youtube.com/watch?v=DhFTw1jTisc)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.